Bir Ressamın Müzesi

İstanbul’da kültür ve sanatın ayakta kalması için herkes bilinci ve farkındalığı kadar katkıda bulunuyor. Bugün Gümüşsuyu’da görme fırsatını bulduğum Ayşe – Ercümend Kalmık Vakfı tarafından açılan Ercümend Kalmık Müzesi de böyle bir bakışla kurulmuş. Restore edilen ev sanatçı Ercümend Kalmık`ın eserlerinin sergilenmesine ayrılmış, tonozlu ek binanın alt katında sanat atölyesi, üst katında ise geçici sergiler için bir mekan oluşturulmuş. Peki bu müzeye adını veren ressam Ercümend Kalmık kimdir? 

ASKERDE DE RESİME DEVAM ETTİ

Aralık 1908’de İstanbul’da doğan Ercümend Kalmık, 1929 yılında Akademi’ye girip, hazırlık atölyesinde Nazmi Ziya’dan eğitim aldıktan sonra İbrahim Çallı atölyesine devam etti. Akademi’nin ikinci sınıfında uzun yıllar çalışacağı Cumhuriyet Gazetesi’nde ressam olarak çalışmaya başlar, 1 Kasım 1933-Nisan 1935 tarihleri arasında Akademi’de öğrenci iken askere alınır. Ancak şansının yardımıyla askerliğini İstanbul’da yaptı, böylece Akademi’den ve resimden kopmadı.

1939 yılında eşi ile birlikte Paris’e gitti ve 1940 Alman işgaline kadar orada kalarak, André Lhote atölyesine ve Sorbonne Üniversitesi sanat tarihi kurslarına devam etti. “Bu süre zarfında resmin pasif bir gözlemcilikten çok, aktif bir yorumculuğa dayandığı gerçeğini keşfetti ve bu keşif onu kübizme götürdü”. Ercümend Kalmık, ilk sergisini 1941 yılında İstanbul’da açar. 1942’de ise tüm yaşamı boyunca ressamlığıyla birlikte yürüteceği eğitmenliğe başlar. 1947 yılında, uzun yıllar ders vermeyi sürdüreceği İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ne atanır. Kalmık’ın eğitimcilik deneyimi, ölümünden iki yıl önce, 1969’da açılan, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Temel Sanat Eğitimi Kürsüsü’nün temelini oluşturur.  Türkiye’de düzenli olarak kişisel sergiler açan Kalmık’ın resimleri yurtdışında Paris, Roma, Minnesota ve New York’ta davetli olarak katıldığı sergilerde de izlenir. Sanatçı, 1962 yılında ise Sao Paulo Bienali’ne katılır.

KENDİMİ ÖĞRENMEYE ÇALIŞIYORUM

Sanatı, aynı zamanda bir düşünsel eylem olarak gören Ercümend Kalmık; 1965 yılında yapılan bir söyleşi de sanatında geçirdiği evreleri şu cümlelerle anlatır:

(…) Öğrencilik yıllarımda sanatım, göz ve ellerime münhasır kaldı. Öğrenim sistemimizde düşünceye yer verilmediği için sadece doğru gören bir göz ve iyi çizen bir el olmaya çalıştık ve netice bizi Akademizme götürdü. Sonra buna biraz duygu katalım dedik ‘impressionisme’ vardık. Akademiden mezun olup Avrupa’ya gittiğim zaman sanatta düşüncenin önemli bir rolü olduğunu anlar olduk. Bu da bizi ‘Kübizme’ götürdü. Kübizm ile düşünmeyi öğrenince kendime göre çıkar bir yol aramaya başladım. Şimdi bu yolun içinde olduğumu biliyorum, bunun içinde kendimi öğrenmeye çalışıyorum.”

Resimlerinin en büyük özelliği sağlam bir dengeye ve doğa prensiplerine dayalı olması olan sanatçı, sanatında son noktaya gelene kadar bir çok aşamadan geçmiştir. Kendisi ile yapılan aynı söyleşide; belki son noktaya tüm bu aşamaları kat etmeden de gelebileceğini, fakat o zaman kendine güveninin olamayacağını belirtmiştir. Ercümend Kalmık’ın günümüzde İstan­bul Resim ve Heykel Müzesi’nde Liman, Kızımın Portresi ve Sa­hil gibi yapıtları halen sergilenmektedir.

Kaynaklar:

http://www.turkishpaintings.com/index.php?p=37&l=1&modPainters_artistDetailID=253

http://www.yardimcikaynaklar.com/trk-ressami-ercment-kalmik-hayati-ve-sanati/

https://circlelove.co/turk-resim-sanatina-buyuk-katki-saglayan-26-resim-sanatcis

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir