Sağlıkta şiddeti başlatan kim?

şiddet

 

Geçtiğimiz pazar günü ev taşıma telaşıyla stres yüklenmişken uzun zamandır izlemek için yapılacaklar listeme aldığım bir filmi izlemeye karar verdim. En azından ortamın atmosferinden biraz olsun kurtulurum düşüncesi vardı. İzleyeceğim film The Doctor bir arkadaşımın tavsiyesiydi.

Ne ile karşılaşacağımı bilmeden izlemeye başladığım film bir anda beni içine çekti ve soluksuz filmin bazı sahnelerini tekrar izleyerek bitirdim.

Filmde yıllarca danışanlarına duygusuzca yaklaşan bir hekimin konum değiştirince yaşadıklarını bire bir anlatan ve bunu kendinden sonra yerine bakacak asistanlara da hissettirmek isteyen bir doktoru anlatıyordu.

İzlediğim filmi taşınmamıza yardım için gelen arkadaşıma bahsettiğimde şöyle bir tepki aldım: “Eğer bu filmi izledin ve beğendiysen vakit kaybetmeden Patch Adams filmini de izlemelisin”.

Nitekim o kargaşanın içinde fırsat bulup Patch Adams’ı da izledim ve şunu anladım filmden; sağlık sektöründe profesyonelliğini elden bırakmamak için ne zaman duygunu devrede tutacaksın, ne zaman işine duygunu karıştırmayacaksın, çok özet anlatıyor. Ama tüm filmin en önemli sahnesi birazdan bahsedeceklerimle ilgili. Yani “soruya değil sorunun arkasına odaklanmak”la ilgili.

Bu iki filmi izler izlemez kendimi geçen haziran ayında protestolarıyla gündeme gelen sağlıkta şiddet konusunu düşünürken buldum. Biraz durup kelimeler üzerinde düşününce sağlığın şiddeti mi olur diyesi geliyor insanın.

Neden bir insan kendisinin sıkıntısını gideren, kendisine yardım eli uzatan birisine zarar vermek sitesin ki? Şöyle düşünelim, esasında sağlık personeli ve onun hizmet verdiği bir topluluk var, ikili bir ilişki sözkonusu. Dolaylı olarak şiddete müdahil olan hizmet alan tarafın yakınları da oluyor zaman zaman.

Peki, acaba sağlıkta bu kadar sıkça duyduğumuz şiddet olaylarını sağlık çalışanları kendileri istiyor olabilirler mi? Bir sağlık çalışanı olarak bu soruyu kendime de soruyorum.

Acaba bana şiddet uygulanmasını ben istiyor olabilir miyim? Evet ,sorum alışılmışın dışında ama gerçekten bu sorunun yerinde olduğuna dair kanaatim daha ağır basıyor. Tabii ki tartışılabilir. Ancak benim böyle düşünmeme sebep olan gerekçeler aşağıda izah edeceğim.

İSTATİSTİKLER İÇ ACITICI

Sağlık personelinin bu kadar sık şiddete maruz kalması kabul edilebilir değil elbette. İstatistiklere baktığımız zaman acı gerçek gözler önünde.

Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat GİRGİNER şöyle diyor: “AHEF Bilimsel Araştırma Komisyonumuzun Aile hekimleri arasında yapmış olduğu şiddet çalışması ile ulaştığımız verilere göre; katılımcıların yüzde 59.6 sının şiddete maruz kaldığı, kadınların daha çok oranda şiddet gördüğü, şiddete uğrayanların yüzde 60.8 inin şikayette bulunmadığı, yüzde 23.5’i polise/savcılığa, yüzde 14.4’ü üst kuruma bildirdiği ortaya konulmuştur.

Katılımcıların yüzde 98.9 ’u şiddetin arttığını, yüzde 98.3’ü şiddetin daha da artacağını düşünmektedir ve yüzde 83.7’si kendilerini çalıştıkları kurumda bir şekilde güvende hissetmediklerini belirtmiştir.

Saldırı nedeni; saldırgana göre, hekimin istediğini yapmaması (yüzde 72. 8), hekime göre ise hastanın uygunsuz isteğidir (yüzde 60. 3). Bu yüzdelerin yüzde 87 oranında örtüştüğü görülmüştür. Buradan hastaların hekimlerinden uygunsuz isteklerde bulundukları anlaşılmaktadır.

ŞiDDET SÖZELDEN FİZİKSELE DÖNDÜ

Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat GİRGİNER, son zamanlarda sağlık çalışanlarına uygulanan şiddetin şeklinin sözel şiddetten fiziksel şiddete dönüşmesinin Türkiye’de sağlık hizmeti sunumunda özveri ile görev yapan hekimlerin çalışma ve görev şevkini kırdığını belirtmişti..

Girginer devamla ifadelerine şunu eklemişti. “Sağlık çalışanlarına uygulanan şiddet affedilemez hale geldi, yasal düzenlemelerin halen yapılmamış olması durumu daha da içinden çıkılmaz hale getirdi. Bizlerin görüşü, sağlık hizmeti alan kişilerin hak ve sorumluluklarını bilmemesi ve yasal olmayan istekleri yerine getirilmeyen kişilerin seslerini yükseltmeleri, şikayette bulunmaları ve bu durumun haklı olarak algılanması ve küçük suçların ceza görmemesi nedeniyle, sağlık çalışanlarına şiddet gittikçe tırmanmaktadır.”

YANSITMA YAPIYOR MUYUZ?

Peki, bu gerçekler bir yerde dururken farklı bir açıyla meseleye bakmaya ne dersiniz? Sağlık çalışanlarının en çok yakındığı husus sosyal hayatı istedikleri gibi yaşayamamak, fazla mesai yapmak ve çalıştıklarının karşılığını tam olarak alamamak gibi sıralanabilir.

Bir noktaya daha dikkat çekmek istiyorum. Gerçekten sağlık çalışanları sosyal hayatlarını yaşayamıyorlar mı ? Ya da bir süre sosyal hayat yaşamadan çalışmaya mahkumlar mı ? Meseleye en temelinden bakmak gerektiğini düşünüyorum.

Esasında sağlık personeli olacak kişinin bu mesleği gerçekleştirecek sabır, sadakat ve iradeye sahip olması gerekli. Fakat garanti meslek, gelir seviyesi iyi gibi kriterlerle yola çıkmışsanız baştan zaten yenik başlarsınız. Tabi bu asla şiddete maruz kalanların bakış açılarının hep bu olduğu algısını oluşturmasın.

Amacım bu şiddetin çıkış noktasını biraz olsun tespit etmeye çalışmak. Psikolojk olarak takıntıları olan bir bireyin, iletişim kurma becerisinden yoksun bir insanın ya da merak duygusuyla hiç tanışmamış bir kişiliğe sahip kişinin sırf kazanç endeksli mesleğe bakışı aslında ne kadar da ironik ve sağlıksız bir durumdur.

ŞİDDETİ BAŞLATAN KİM?

Tüm bunlar sağlıkta şiddetin arka planına bakmak yani şiddeti biz mi istiyoruz da şiddet bize uygulanıyor durmunu düşündürmek içindi.

Öyleyse şöyle sakince durup bir düşünelim aslında biz yansıtma yaptığımız için yani gelen bir danışanı insan olarak görmeyip de bir obje olarak duygularını işimize katmadan yapıyorsak şiddeti biz başlatıyoruz demektir. Hani hep söylenir ya “İgneyi kendine çuvaldızı başkasına batır” diye. O zaman şiddeti duyguyu yok sayarak biz başlatmayalım ne dersiniz?

* http://www.imdb.com/title/tt0101746/
** https://www.youtube.com/watch?v=bKLQBuSPVwQ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir