Dünün Dergahı, Bugün Vakıf Binası; “KENAN RIFAİ KONAĞI”

Suriçi Konakları – 2

İstanbul’un konaklarını merak edenler için adım adım geziyoruz. Şu ana kadar gezdiğimiz ve gezeceğimiz  her bir konak kendine özgü tarih ve ayrı bir hikaye içeriyor. Bunlardan biri de Rifai Konağı’dır. Mütevazi duruşu ile konak adeta sizlere tekke edebini de gösterir bir şekilde misafir etmeyi bekler. Kenan Rifai Hazretleri kimdir, bu konağın hikayesi nedir? Detayları yazımızda.

İstanbul’un tarihi dokusunu yaşatan eskilerden mesaj ve anlam taşıyan konakların birisi de Atikali semtindeki Kenan Rıfai Konağıdır. Konağın ilk yapımı hakkında çok detaylı bilgiler olmasa da en az 140 yıllık bir geçmişi sırtında taşıdığı bir gerçektir.

1877-1878 yılları arasındaki, 93 Harbi diye bilinen Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra Balkanlar’dan İstanbul’a büyük bir Türk göçü gerçekleşmiştir. Filibe hânedânından Halim Bey ve eşi Hatîce Cenan Hanım da, bu göç netîcesinde âilece İstanbul’a gelmiştir. Ken’an Rifâî bu âilenin tek evlâdıdır. Halim Bey, İstanbul’da biri Gedikpaşa’da diğeri bugün Fatih’te Muhtesip İskender mahallesi, Kırtay sokağında, 9 numarada bulunan iki konak satın almıştır.

75 YIL HİZMET VEREN BİNA

Halim Bey’in Fâtih’teki konağının ilk inşâ tarihi bilinmemektedir. Binâ, 1921-1922 yıllarında yıkılarak yeniden yapılmıştır. İnşaat işlerine nezâret eden mimar, o yıllarda Betonarme Galip Bey lakabıyla tanınan zâttır. Merhum Ekrem Hakkı Ayverdi de o yıllarda meslek hayatına yeni atılmış genç bir mühendis-mimar olarak, inşaat faaliyetleri içinde çeşitli hizmetlerde bulunmuştur. Yaklaşık 75 sene kullanılan bu binâ da, 90’ların başında iyice yaşlanıp bel vermeye başlayınca, 1996’da yıkılıp, aslına uygun bir şekilde ve bazı yeni fonksiyonlar ilâve edilerek tekrar inşâ edilmiştir.

DÖRT TARİKATTAN İCAZETLİ BİR MÜRŞİD

Ken’an Rifâî’nin Medîne’den döndüğü dönemde, Osmanlı İmparatorluğu, entelektüel ve siyâsî kadrolarının fikrî plandaki II. Meşrutiyet hazırlıklarına sahne olmaktadır. Bu tarihlerde Ken’an Rifâî ve arkadaşları konağın selamlığında, belli günlerde toplanmaya başlarlar (1906-1907 yılları). Bu toplantılarda mânevî sohbetler ve entelektüel konuşmalar yapılmaktadır. Dönem, siyâsî olaylar bakımından bir hayli ağırdır ve çok sayıda jurnal hâdisesi yaşanmaktadır. Bunun üzerine Ken’an Rifâî, kendi dost muhitiyle tasavvufî ve entelektüel sohbetlerini devam ettirebilmek ve irşad vazifesini gerçekleştirebilmek için, o günkü hukuk zemini ve toplum hayatında yerini bulmuş bir müesseseye ihtiyaç olduğunu görür. Zamânın şartlarında buna en uygun müessese de klasik mânâda bir dergâhtır.Nitekim, Ken’an Rifâî’nin dört tarîkatten (Rifâî, Kādirî, Şâzelî, Mevlevî) icâzeti bulunmaktadır. Neticede, konağın bahçesinde bir dergâhın inşâ edilmesine karar verilir ve tâkip eden günlerde inşaata başlanır. Ken’an Rifâî, dergâhı, manevî tekâmülünde önemli bir yeri olan annesi “Ümmü Ken’an” Hatîce Cenân Hanım adına bizzat kurmuştur.

Ümmü Ken’an Dergâhı, 1925 senesinde tekke ve zâviyelerin kanûnen kapatılmasına kadar 17 sene faaliyetini sürdürmüştür. Binânın mîmârîsinde bâzı değişiklikler yapılarak dergâh fonksiyonları kaldırılmış, meskene dönüştürülmüştür. Yapılan bu yeni mekânlara da âile efradı yerleştirilmiştir. Şimdilerde ayakta olan konak; vakıf binası, müze ve araştırma merkezi olarak faaliyet halindedir.

Kaynak: http://www.cenanvakfi.org

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir