Kısa Bir Hatırlama

hatırlatma

Degerli okurlar yaklaşık 7 aydır sizlerle beraberiz. Kalemi elimize alınca demeyeceğim çünkü artık yazılar eskiden hazırlandığı gibi A4 uzerine değil bilgisayar ekranı karşısında klavyeyle hazırlanıyor. Eskiden mektup göndermeler, postaneye gidip pul alma ve alacağı pulu seçme zevki gibi güzellikler vardı. Hatta gidecek mektuba göre seçilen zarflar envai çeşit olur, seçim yapmakta zorlananlar olduğunu çok iyi bilirim. Niye geçmişe dönelim ki demeyin. Sadece geldiğimiz noktaları görüp bugünümüzü oluşturan basamakları minnetle ve teşekkürle anmak niyetim. Şöyle geçmiş yazılara da kısaca bakalım istedim. Ne dersiniz nelerden bahsetmişiz bir göz atalım.

YAŞAMA SEVİNCİ

Hayatı devam ettirme isteğimiz yalnızca mutluluk olmamalı, öyle ya kişisel mutluluklarımız bizleri bir yere kadar tatmin edecek, ya sonrasında?. Esas olan hem kendimiz hem de dünyanın, evrenin tarafına katkıda bulunacak üretim yapmamızdır.

Üretimi hareketle elde ederiz. Jimnastiği bırakmadan hem zihinsel hem fiziksel jimnastikle yaşama tutunmalıyız ki yaşama sevincimiz olsun. Üretelim ki ürettiğimiz evrene, insanlığa katkıda bulunsun.

Yaptığınız o an işe yaramıyor gibi gelebilir size. Asla merak etmeyin insanlık için yaptığımız her neyse mutlaka ihtiyaç sahibini bulur. Bu bir fikir, bir gülüş ya da bir sıcak dokunma olur. Haydi o zaman hayat sevinciyle insanlığa katkıda bulunmaya…

ORGANLARINIZLA KONUŞMAYI DENEDİNİZ Mİ?

Esasında şu bir gerçek ki bizler nasıl sabah olunca güneşin illa doğacağına şüphesiz dolu dolu inanıyoruz ve hiç acaba yarın sabah doğmaz mı diye düşünmeyip güneşin varlığının öneminden bahsetmiyoruz. Oysa bir yaz sabahı güneş bulutların ardında kalsa ve ortalık sonbahar sabahını anımsatsa sorgulamaya başlıyoruz. “Neden bugün böyle acaba?” diye. Temelde sahip olduğumuz bütün fiziksel donanımlarımız da aslında böyle.

Her sabah uyandığımızda eliniz olduğu için elinizle konuştunuz mu? Veya gözlerinize bakıp aynada iyi ki varsın gözlerim senin varlığına minnettarım dedik mi? Yahut kalbiniz teklemeden çalıştığı için, karaciğeriniz ve akciğeriniz yaşamsal fonksiyonunu sürdürdüğü için teşekkür ettiniz mi? Ve esas ilgi ve çalışma alanım olan dişlerimize gelirsek. Hiç dişlerinizle konuştunuz mu? Onları sevdiğinizi önemsediğinizi söylediniz mi?

Tavsiye ederim lütfen deneyin dişlerinizle, organlarınızla tek tek konuşun. Onların varlığıyla bütünlüğümüzü sağlayabildiğimiz için teşekkür edelim derim.

ÖTEKİLEŞTİRMEYELİM

Evet, kimilerimiz görüşlerinden ya da bakış açısındaki farklılıklardan hareketle çeşit çeşit tepkiler veriyoruz. Ama şunu bilelim ki ölen ya da öldürülen her bir canlıdan umursayalım ya da umursamayalım etkileniyoruz.

Bizler etkilenmediğimizi iddia etsek de fıtratımız bundan etkileniyor. Çünkü bizler yaratılmışlar olarak birbirimize çok da anlamlandıramadığımız örgülerle bağlıyız.

Kim bilir belki de hiçbir zaman tam anlamıyla çözülemeyecek örgüyle. Niye mi böyle düşünüyorum. Kelebek etkisi diye anlamlandırılan; bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesi olayının birbirimizi etkilediğimiz teorisiyle örtüşmesinden dolayı bu düşüncem.

Bizler koca bir vücut gibiyiz. Voltran’ı bilenleriniz bilir. Kimisi kol, kimisi ayak, kimisi baştır . Evrenin tüm mensupları gibi hepimiz koca bir bütünün parçalarıyız. Şu ayet yok mu zaten kutsal kitabımızda: “ Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık.(Hucurat 13. Ayet) der yaratıcı. 

Yunus Emre’nin herkesçe bilinen sevgi çağrısıyla bitirelim. “Gelin tanış olalım , İşi kolay kılalım .Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir