Türkiye’nin Bilim ve Teknolojide Adı Var

Türk bilim insanları Antarktika’daki çalışmalarını tamamladı

Antarktika kıtasında bilimsel araştırmalar yapan Türkiye’nin farklı üniversitelerinden bilim insanları, kıtadan ayrıldı.

Türkiye’ye dönüş öncesinde Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te açıklamada bulunan Sefer lideri, İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Bayram Öztürk, değişik üniversitelerden 13 bilim insanıyla gerçekleştirilen araştırmanın, başarıyla sonuçlandığını söyledi.

“Türkiye’nin parlamentoda bulunan Antarktika çevre protokolünün bir an önce imzalanması gerekmektedir” diyen Öztürk sözlerine şöyle devam etti:

“Eğer Türkiye kıtada üs kuracaksa ve danışman ülke olacaksa, çevre protokolünün imzalanması bizi çok avantajlı hale getirecektir. Ayrıca amacımız Türkiye’nin üs kurması halinde üste çalışacak araştırmacı kadrosunu yetiştirmektir.”

“Umudumuz Türk bayrağının daimi dalgalandığı bir üste çalışmak”

Türkiye’de kutuplara yönelik bilimsel çalışma amacıyla kurulmuş tek resmi merkez olan İTÜ Kutup Araştırmaları Merkezi (Polrec) adına İstanbul Teknik Üniversitesi’nden heyete katılan sefer yardımcısı Doç. Dr. Burcu Özsoy Çiçek de “Türkiye’nin dünya çapında görünürlüğüne büyük katkı sağlayacağına inandığım bu büyük adımda yer almaktan çok mutluyum. Umudumuz odur ki ilerleyen yıllarda Türk bayrağı taşıyan bir gemi ile Türk bayrağının daimi olarak dalgalandığı bir üste çalışmalarımızı yürütebiliriz.” açıklamasında bulundu.

Antarktika’daki “Karaali Kayalıkları” ve “İnan Tepesi”

Antarktika’yı ziyaret eden ilk Türk bilim insanı olan Atok Karaali’nin ismini taşıyan “Karaali Kayalıkları”nın adlandırılmasının 1968 yılında Antarktika Adları Danışma Kurulu tarafından yapıldığı belirtiliyor.
Antarktika’da bulunan “İnan Tepesi” de Koç Üniversitesi Rektörü ve Polrec Bilim Kurulu Üyesi Umran İnan’ın adını taşıyor.

Uğruna savaşılmamış tek toprak parçası Antarktika

Araştırma ekibinden alınan bilgilere göre dünyada bugüne kadar uğruna savaşılmamış tek yer olarak bilinen kıtada, Antarktika Antlaşması’na taraf ülkelerin 101 bilimsel araştırma istasyonu bulunuyor.

Türkiye neden Antarktika’da olmalı

Araştırma ekibinden edinilen bilgilere göre bugünkü koşullarda, Türkiye’nin kıtada bilimsel araştırma yapacak gemi, teçhizat ve donanıma sahip olduğu ve halihazırda kıtada bilimsel araştırma yürüten ve kıtayla ilgili bilimsel araştırmalara imza atmış bilim insanlarına sahip olduğu belirtiliyor.    

Son yıllarda uluslararası konjonktürde kutup bölgelerine artan ilgi çerçevesinde Türkiye’nin Antarktika ile ilgili çalışmalara “Danışman Devlet” statüsüne sahip olması durumunda ilk elden dahil olmasının, kıtanın yönetiminde söz sahibi olmasının önem arz ettiği bilim çevrelerinde sıkça dile getirildiği ifade ediliyor. 

Bilim insanlarının, sınırsız bir tatlı su ve balıkçılık kaynağı barındıran kıtada, aynı zamanda sadece Weddell ve Ross denizlerinde yaklaşık olarak 50 milyar varil petrol rezervi olduğunu tahmin ettiği vurgulanıyor.   

Türk mucit 32’sinde profesör olacak

Harvard Üniversitesi Genç Akademi Üyesi ve “giyilebilir kalp pili“nin mucidi Dr. Canan Dağdeviren, müracaat etmemesine rağmen Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden (Massachusetts Institute of Technology – MIT) profesörlük teklifi aldığını belirterek, gelecek yıl ocak ayında bu unvanla göreve başlayacağını söyledi.

Harvard Üniversitesi Genç Akademi Üyeliğine seçilen ilk Türk bilim insanı olan ve MIT Technology Review dergisinin geçen yıl derlediği “35 Yaş Altı 35 Yenilikçi” ile Forbes dergisinin “30 Yaşından Küçük 30 Bilim İnsanı” listelerinde yer alan Dağdeviren, yaptığı açıklamada, Hacettepe Üniversitesi Fizik Mühendisliği Bölümünü bitirdiğini, annesi hariç herkesin bu bölümün kendisini mutlu etmeyeceğini, para kazanamayacağını ve iş bulamayacağını söylediğini anlattı.     

Fizik eğitiminden sonra sadece bu alanı bilmenin yeterli olmayacağını fark ettiğini dile getiren Dağdeviren, “Daha sonra Sabancı Üniversitesinde Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Bölümünde yüksek lisans yaptım. 2009’da Fulbright doktora bursunu kazanarak ABD serüvenime başladım. Bu bursu kazandığınız zaman herhangi bir üniversiteye gidebiliyorsunuz ama ben Illinois Üniversitesine gitmeye karar verdim.” dedi.     

Dağdeviren, Illinois Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Bölümünde doktora eğitimini tamamladığını aktardı.     

Doktora bursunu kazandığında, Harvard ya da MIT yerine Illinois Üniversitesini tercih etmesinin nedenlerine ilişkin sorularla karşılaştığına değinen Dağdeviren, şöyle devam etti:     

“Çalışmak istediğim hoca Illinois Üniversitesi’ndeydi. Kafamda bir proje vardı. O projeyi hayata geçirebilmek için o hocayla çalışmam gerekiyordu. Kafamdaki projenin masteri o hocaydı. O zaman ‘Birazcık bekleyin, MIT ve Harvard’a da gideceğim’ demiştim. Şu anda Harvard Üniversitesi’ndeyim. Yaklaşık 4 ay önce MIT’den, başvuru yapmadığım halde profesörlük teklifi aldım. Ocak 2017’de bu göreve başlayacağım ve kendigrubumu kuracağım.”  

Dağdeviren, ABD’nin Massachusetts eyaletindeki Boston şehrinde 1861 yılında kurulan MIT’nin özellikle bilim, mühendislik ve ekonomi konularındaki başarılarıyla adını duyuran bir teknik üniversite olduğunu hatırlattı.     

MIT’nin teknoloji ve mühendislik konularında dünyanın en iyi teknik üniversitelerinden biri olarak tanındığını dile getiren Dağdeviren, enstitünün öneminin özellikle 2. Dünya Savaşı sırasında yaptığı bilimsel ve askeri buluşlar dolayısıyla arttığını, şu anda da hem kendi içinde yapılan buluşlarla hem de mezunlarının kurduğu bilim ve teknolojiye dayanan başarılı firmalarla önemini korumaya devam ettiğini anlattı.     

“28 yaşıma kadar kalp hastaları için bir şeyler yapmaya söz vermiştim”     

Dağdeviren, çalışmalarında bilim dallarındaki literatürü taradığını ve yapılmayan bir şeyi farklı konseptte gerçekleştirmeye çalıştığını belirtti.      

Dedesini, 28 yaşında kalp yetmezliği nedeniyle vefat ettiği için hiç görmediğini aktaran Dağdeviren, bundan dolayı onun öldüğü yaşa gelinceye kadar kalp hastaları için bir şeyler yapmaya söz verdiğini belirtti.     

Giyilebilir kalp pilini tasarladığına değinen Dağdeviren, “Kalbinizin ritmi iyi değilse ritmi düzeltecek kalp pilleri kullanıyoruz ve bu pillerin 6-7 yılda bir değiştirilmesi gerekiyor çünkü pil bitiyor. Kalbiniz kasılıp gevşedikçe, siz nefes alıp verdikçe kalbinizin üzerine yapıştırılan pil sayesinde elektrik üretebiliyorsunuz ve bu elektriği kullanabiliyorsunuz” açıklamasında bulundu.     

Dağdeviren, giyilebilir kalp pilini tasarlamak istediğinde ABD’de ismini telaffuz edemedikleri için “Çılgın Türk Kızı” anlamına gelen “Crazy Turkish Lady” lakabıyla anıldığını ifade etti. Adının telaffuz edilememesine alındığını aktaran Dağdeviren, şöyle konuştu:     

“Crazy Turkish Lady lakabını bırakıp Mevlana demeye başladılar. Bu unvan benim için çok büyük gurur kaynağı. Bunun sebebi ise pazar günleri iki saat az uyuyorum ve bana ulaşan öğrencilere mentörlük yapıyorum. Sosyal medya üzerinden 20 dakikalık toplantılarla onların sorularını yanıtlıyorum. Kadın, erkek, yaşlı veya genç fark etmeksizin kapıyı çalan herkese açıyorum ve onları networkumdaki diğer öğrencilerle buluşturuyorum. Bu tamamen gönüllü bir çalışma. Aynı zamanda tek bir bilimle sınırlı kalmıyorum. Fizik, kimya, tıp, biyoloji ve mekanik mühendisliğini toplayan ve entegre eden bir havuz oluşturmaya çalışıyorum. Bu nedenle bana Mevlana unvanını taktılar. Benim için büyük bir onur.”  

Kaynak:

HÜRRİYET  18.04.2016

TRT HABER  17.04.2016

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir