Mutluluk Bakanlığı Olur Mu?

Çocuktuk, büyüyünce mutlu olacağım diyemedik…

Bugünlerde en çok ihtiyacımız olan duygulardan birisi şüphesiz ki “mutluluk”tur. Yaşadıklarımızın film şeridi gibi gözümüzün önünden aktığını düşünürsek mutlu olduğumuz anların çok sınırlı zamanlara sıkıştığını anlamamız zor olmayacak.

En son mutlu olduğumuz anı hatırlayarak bir nebze olsun iç yanmalarımızı dindirecek bir su etkisine çok muhtacız.

Kelimelerin sözlük anlamlarına biraz merakınız varsa mutluluğun TDK’daki karşılığını şöyle görürsünüz: Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık anlamına gelmektedir.

MUTLULUK SÜRDÜRÜLEBİLİR Mİ?

Mutluluk yaşam boyu var olan ve değişmez boyutta varlığını hissettiğimiz bir duygu değil elbette. An gelir çok mutlu olup olumsuz gördüğümüz bir takım durumları hoş görürken an gelir mutsuz olduğumuz bir zaman diliminde de hoş görebileceğimiz bir duruma tahammülsüz bir tavır sergileyebiliriz.

Tüm bunların temelinde aslında mutluluktan ne anladığımız ya da ne algıladığımız yatıyor. Mesela mutluluğu bir tatmin olma eşiği belirleyerek kritik edersek duygusal tatmini yaşadığımız bir anda çok mutluyum ifadesini kullanırız.

Niye böyle düşünüyorum çünkü Aristoteles’in dediği gibi hayattaki tüm eylemlerimiz “mutluluk” içindir görüşü hakim yaşadığımız dünyada.

Tüm fiilerin merkezinde mutluluk hakimse neden bireyler öldürmeyi ya da zarar vermeyi bir araç olarak kullanırlar. İşte burada aslında mutluluğu yanlış yerde ve yanlış eylemlerde aradığımızı da düşünebiliriz.

Sadece iyi işler yapmak bizi mutlu ediyorsa bu da gerçek mutluluk için aslında eksiktir. Esas olan iç huzuru dediğimiz kişinin içine sinerek mutluluğu doyumlamasıdır.

Peki, bunun kriteri nedir dersek tıpkı eşyaların kullanma kılavuzunda üreticisinin notları olduğu gibi insanın da özünde yaşayacağı tatmini tarif eden bir sonsuzluk var. Ne diyor bu konuda kutsal kitabımız, bakın. “Kalpler ancak “Allah’ı anmakla tatmin olur. ” ( Rad suresi 28.ayet)

Öyleyse böyle bir reçete varken neden mutsuzluklar yaşarız ya da yaşamayı seçeriz. Çünkü mutluluğa yüklenen anlam her birey için farklıdır. Mutluluk sürdürülebilirken sürdürülebilir olmaktan uzaklaştıran yine bizleriz. Hedonik uyum denen kavram mutluluğun göreceli olduğunu bilimsel olarak ortaya koymakta.

“1970’lerde mutlulukla ilgili yapılan çalışmalarda ortaya atılan hedonik uyum (adaptasyon)kavramı, mutluluk konusunda yapılan araştırmalara yön verdi.

Brickman ve Campbell’in tanımına göre hedonik uyum, insanların hem iyi hem kötü olaylara uyum gösterme (adapte olma) eğilimini ve bu sayede bir süre sonra aynı mutluluk seviyelerine geri dönmelerini ifade eder.” *

MUTLU ÜLKELERDEN UZAKLAŞIYORUZ

Bu senenin başında açıklanan ve ülkelerin mevcut uluslarası kriterlere göre mutluluk sıralaması yapıldığında 157 ülkenin girdiği raporda ilk sırada Danimarka yer alırken, Türkiye 78’inci oldu.

Listenin sonunda ise Burundi yer alıyor. Araştırmada gelir seviyesi, kadın erkek eşitliğini sağlama ve çevreye verilen önem gibi farklı kriterler dikkate alındı.

Bu kriterler göz önünde tutularak dünyada ilk kez 2014 yılında kurulan bir bakanlığın başında ki isim Ekvador’un Mutluluk Bakanı Zurita oldu. Dilerim bu ülkemize de diğer ülkelere de olumlu örnek olur.

Söylenecek en güzel söz sanırım Nazım Hikmet’ten olsa gerek.

Çocuklukta ki saflığımızı ortaya koyan ve keşke hala koruyabilseydik diyebileceğimiz bir sızıyla:

“Oysa defalarca sormuşlardı:

Büyüyünce ne olacaksın? diye…

“Mutlu” diyemedik.

Çünkü, çocuktuk; akıl edemedik…” (Nazım Hikmet)

* Dr. Selda Koydemir (Psikolojik Danışman ve Rehber) Sürdürülebilir Mutluluk Mümkün Mü? yazısından alıntıdır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir