Kalbinde Kin Bırakma – Nefret Söylemi

nefret

Tüm dinlerin ortak öğretilerinden birisi de ötekileştirmemek ve ayrımlaştırmamaktır. Çocukluğumuzdan beri bize öğütlenen; “aman kin tutma, aman affedici ol.” değil midir zaten. Geçen hafta içinde okuduğum bir araştırma raporuna göre yayınlanmış 313 haber ve yazıda 321 adet nefret söylemi geliştirilmiş olduğunu okudum. Ve bu konuya hem dikkat çekmek hem de acaba ben de “nefret söylemine” sebep oluyor muyum diye ,kendime karşı öz eleştiri yapmak istedim.

Nefret duygusuna temelden bakarsak; bir kişinin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik duygu olduğunu görürüz. Peki, yeni doğmuş bir bebekten ele alırsak nefretin masum bİr bebek için veya bir birey için tamamen fıtrata aykırı bir duygu olduğunu keşfetmek zor olmayacaktır. Öyle ya masum bir bebek kimin kötülüğünü isteyebilir ki? Demek ki bizler süreç içerisinde yaşamımız boyunca karşılaştığımız olaylarla ve olaylara verilen tepkilerle nefret kültürünü ediniyoruz.

KAFESE GİRMEYELİM

Acaba bizler zamanla edindiğimiz nefret duygusuyla hiç dile getirmesek de nefret söylemine farkında olmadan katkıda bulunuyor olabilir miyiz? Nefret söyleminde en büyük sorun kafese girmektir. Yani farkında olmadan sosyal medyada gördüğümüz bir fotoğraf , bir reklam afişinde yer alan slogan ya da dizi repliklerinde veya filmlerde kullanılan yersiz ve nefreti tetikleyen replikler bizlere nefret söylemini aşılıyor. Bu söylem aralığına neler girer diye düşünürseniz en sık kullanılanlar; gavur , ecnebi , dinsiz , kancık , cüce vb. gibi ince aşağılama içeren kelimeler bilinç altımıza girdikçe farkına varmadan bilinç altımızda savunma mekanizması geliştiriyoruz.

SUSKUNLAR SARMALI MI , O DA NE?

Toplumsal iletişimimizde pek çok zaman kitle iletişim teorileri arasında kullanılan “Suskunlar Sarmalı”nı yaşıyoruz. Bir kişinin ya da grubun savunduğu fikir, mensubu olduğu toplumun “genel – geçer” kabul ettiği görüşlere uygun değilse, bu kişi toplumdan dışlanma korkusu nedeniyle konuşurken kendisini kısıtlar veya fikrini söylemekten vazgeçer. Aynı kişi fikrinin (veya kendi fikrine yakın görüşlerin) toplum nezdinde yaygınlaşmaya başladığını sezerse , bu kez fikrini yüksek sesle söylemeye başlar. Böyle bir toplum içinde nefret söyleminin gelişmesi içten bile değildir. Nedense kişi dışlanmamak adına inandığı, savunduğu doğruysa bile susuyor ve bu da nefret söyleminin tohumlarını atıyor.

MEDYANIN GÜCÜ SINIRSIZ MI?

Günümüzde geleneksel medya, çoğu zaman egemen ideolojiyi yansıtırken; yeni medya ise toplumun farklı kesimlerini temsil edebilme niteliğini göstermektedir. Bu bağlamda nefret söyleminin kaynağı medya ya da yeni medya değil; toplumun kendisidir. Toplumdaki egemen ideolojinin geleneksel medya aracılığıyla yeniden üretilmesi ve yaygınlaştırılması yanında yeni medya; teknolojisiyle nefret söyleminin yayılmasına destek olurken, görece demokratik bir görünüme sahip olan kullanıcı içerikli yapısıyla da meşrulaşmasına ve üretici/kullanıcılar tarafından kanıksanmasına neden olur. Bu noktada, yeni medyanın toplumdaki kusurları yaygınlaştıran ve büyülten bir yapısı olduğu da öne sürülebilir.* Bu bağlamda özellikle sosyla medyada ki paylaşım ve içerikleri nefret söylemini tetiklemeyenler ağırlığında değerlendirmek kaçınılmazdır.

“Onlardan sonra gelenler: ‘Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde müminlere karşı kin bırakma; … derler” (Haşr suresi 10.ayet ) ayetiyle kutsal kitap Kuran’da nefret söyleminin temeli olan “kin”i hür iradeyle istememeyi öğütler. Tüm nefret söylem çeşitlerini söylemekle birlikte şu anda Fatih Reşat Nuri Sahnesi’nde sergilenen ” 12 Kızgın Adam”*1 isimli tiyatronun film versiyonunu da izleyebilirsiniz. Burada en çarpıcı olan jüri başkanına hiç itirazı olmayan ve sadece kendi özel işlerine yoğunlaşıp bir kişinin haksız yere idam olmasına sebep olabilecek olumsuz kararı sorgulamadan veren jüri üyeleridir.Ancak bu durumu düzelten jüri üyelerinden yalnızca birinin “nefret söylemini” sorgulayıp hak olanı tercih etmesidir. Bununla beraber ırk ve renk ayrımı yaparak haksız yere bir zenciyi ölüme mahkum olmaktan kurtarmanın mücadelesinde olan bir avukatın yaşadıklarını da “Bülbülü Öldürmek”*2 filmini de izlemenizi tavsiye ederim. Nefretten ateşten kaçar gibi kaçmayı başardığımız günleri görmek dileğiyle..

* Nefret Söylemi ve Yeni Medya – Zeynep Burcu VARDAL

* 1 http://www.beyazperde.com/filmler/film-4063/

* 2 http://www.beyazperde.com/filmler/film-42792/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir