“Lanet Olsun”u Yerinde Kullanalım

LANETLEMEK VEYA KAHRETMEK

242424

İletişimde kullandığımız dil, seçtiğimiz kelimeler, vücut dilimiz ve saçımızın taranma şekli bile iletişim sırasında bizi etkileyen veya bize verilecek tepkileri değiştiren çeşitli ipuçlarıdır.

Randevularına vaktinde gelip özenle tedavi yaptıran bir danışanım her geldiğinde işleme başlamadan “lanet olsun yine geldik ne zaman kurtulacağım”, serzenişlerinde bulundu. 10 günlük bir tedavi periyodunun sonunda klinikten mutlu ayrıldı. Ancak, benim aklımda bir soru vardı. Neden her geldiğinde “lanet” yani “kahır” edip durdu. Acaba bu lanet nedir diye salt kelime anlamını merak ettim. Lanet nerden türemişti? Türk dil kurumunun sözlüğünde; “ Tanrı’nın sevgi ve ilgisinden yoksun olma, beddua “, şeklinde tanımlanıyor. Evet, ama bu tanım pek yeterli gelmedi, acaba farklı bir manası olabilir mi diye düşündüm. Lanet; kişinin kendisine ya da başkasına gelen imkan ve ihtimalleri kesmesi ortadan kaldırması, kaldırılmasını istemesiydi.

PEKİ HİÇ Mİ KAHREDİLMEZ ?

Sonra kişi neden kahreder diye düşündüm. Aslında lanet, yerine göre kullanılması gereken bir tavır. Örneğin bizim lanetleyeceğimiz hal tavır ve yaklaşımlar olmalıdır. Asla bir varlığa canlı veya cansıza kahretmemeliyiz. Yani genel söylem şu değil midir, temelde insan öncelikli bakışla günahı kötü görmek, günah işleme tavrını eleştirmek, günahı işleyeni eleştirmemek ya da onu yargılamamak. Öyleyse laneti de böyle değerlendirebiliriz. Yerine ve gereğine göre tavrı, hareketi lanetleyebiliriz. Ancak bireyi lanetlemek diye bir tavra girmemeliyiz. Çünkü insanın kendisi değil, fili kötüdür. İnsan “Ahsen-i takvim” üzerine yaratılmıştır.

Lanet aslında ne demekti kişinin kendisine gelen ya da başkasına gelen imkan ve ihtimalleri kesmesi ortadan kaldırması, kaldırılmasını istemesiydi. Hatta Hz. Muhammed devesini lanetleyen kadını duyunca şöyle demiştir. “Devenin üzerindeki eşyaları alın ve deveyi salıverin, zira artık o lanetlenmiştir”

Şöyle düşünelim; bize belirli sayıda kelime tüketme sınırı verilseydi, konuştuklarımıza ne kadar dikkat ederdik öyle değil mi? Öyle şey de olur mu demeyin, çünkü bu fikirden hareketle bir film bile çekilmiş. Mutlaka izlemenizi tavsiye ettiğim bir film daha “Kelimeler Yetmez”(A Thousand Words). Filmi izleyince aslında sarf ettiğimiz her kelimenin ne denli önemli olduğu ve hiç ama hiç kahretmememiz gerektiğini daha da iyi anlıyoruz.

KENDİMİZE ZULMETMEYELİM

Dişlerine lanet okuyan birey aslında kişisel bütünlüğünü bozduğunun farkında olamıyor maalesef. Kendimize bile defalarca kahrettiğimizi düşününce etrafımızdaki negatifliği düşünemiyorum. Dişinizden başlayıp tırnağınıza kadar lanet etseniz taş olsa yarılır. Peki, insan neden dağılmıyor? Aslında bütünlüğümüz bozuluyor kendi elimizle kendimize zulmediyoruz. Öyleyse ne kendimize ne etrafımıza lanet etmememiz en büyük kazancımızdır. Zaten Allah kullarına bu hususta hatırlatmada bulunuyor: “Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar kendilerine zulmederler.” (Yunus suresi 44. Ayet)

Asırlar boyu nesiller değişiyor ancak insan olarak zaaflarımız ve eksiklerimiz aynı kalmaya devam ediyor diye düşünüyorum. Niye böyle düşündüğüme gelince Jiddu Krishnamurti, “Bilinenden Kurtulmak” isimli kitabında şöyle izah eder insanı ve zaaflarını. “Biz insanlar milyonlarca yıl nasılsak yine öyleyiz. İnanılmaz derecede aç gözlü, haset dolu, saldıran, kıskanç ve vesveseli ve ÜMİTSİZ arada sırada ANLIK neşe ve sevgi pırıltıları saçan varlıklarız. Nefret, korku ve şefkatin tuhaf bir karışımıyız. Dışarıdan bakılınca öküz arabasından jetlere doğru bir ilerleme var ama psikolojik anlamda birey hiç değişmemiştir  ve dünyanın her yerinde toplumun yapısını yaratan bireylerdir.

Şöyle biraz durup düşünürsek belki de lanetleyeceğimiz tavırlar, davranışlar, tutumlar vardır. Mesela terör gibi, mesela ötekileştirmek gibİ ya da yok saymak gibi. Aslında lanetleyeceklerimiz bunlar olmalı o da zaruret halinde olmalı. Yoksa durduk yere kendimizden başlar etrafımıza da kahretmeye devam edersek çok uzak değil inanın dünyanın sonu çok yakındır. Her ne yapıyorsak insanlar olarak bizler kendi kendimize eziyet ediyor, zulmediyoruz. Öyleyse şu andan itibaren farkına varalım. Etkisi etrafa yayılan halkalar gibi zararsızlığımız önce kendimizden başlasın ve etrafımıza, evrene yayılsın.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir